Mimarlık ve Dekonstrüksiyon - Jacques Derrida - Arketon Yayıncılık
Mimarlık ve Dekonstrüksiyon - Jacques Derrida - Arketon Yayıncılık
Dekonstrüksiyon düşüncesinin yaratıcısı ve geliştiricisi olan felsefeci Jacques Derrida’nın Mimarlık ve Dekonstrüksiyon başlıklı kitabı Arketon Yayınları’nın son kitabı olarak raflardaki yerini aldı. Aziz Ufuk Kılıç’ın Türkçeye çevirdiği kitabın editörlüğünü Aykut Köksal, redaktörlüğünü ise Amber Niksarlıoğlu Eroyan ve Bihter Sabanoğlu gerçekleştirdi.
Mimarlık ve Dekonstrüksiyon, Derrida’nın söyleşilerinden, girdiği tartışmalardan ve yazılarından oluşuyor. Ünlü felsefecinin yazıştığı, tartıştığı, söyleştiği mimarlar arasında, dekonstrüktif mimarlığın öncülerinden Daniel Libeskind ve Peter Eisenman da yer alıyor. Derrida’nın katkıda bulunduğu Paris La Villette projesinin mimarı Bernard Tschumi ise tüm tartışmaların odak noktasında bulunuyor.
Jacques Derrida, bir söyleşisinde, yöntem olarak mimari dekonstrüksiyon üzerine şunları söylüyor: “Dekonstru¨ksiyon, inşa edilmiş olanı dekonstru¨ksiyona uğratmayı bekleyen mimarın yönteminden ibaret değil; daha ziyade tekniğin kendisine, mimari mecazın otoritesine dokunan ve tam da bu sebeple kendi mimari retoriğini dekonstru¨ksiyona uğratan bir sorgulama.”
Derrida, dekonstrüktif mimarlığın kendisini giderek daha çok ilgilendirdiğini ise şöyle anlatıyor: “Dekonstru¨ktif mimarlıkla değil de mimarlık hakkında dekonstru¨ktif söylemle ilk karşılaştığımda tepkim şaşkınlık ve gu¨vensizlik oldu. İşin içinde bir analojinin, yer değiştirmiş bir söylemin, kesinlik değil analoji içeren bir şeyin olduğunu du¨şu¨ndu¨m. Daha sonra dekonstru¨ksiyonu hayata geçirmenin en etkili yolunun sanattan ve mimarlıktan geçmek olduğunu fark ettim. Bildiğiniz gibi dekonstru¨ksiyon bir söylem sorunundan ya da söylemin anlamsal içeriğinin, kavramsal yapısının yerinin değiştirilmesi sorunundan ibaret değildir. Dekonstru¨ksiyon, bazı politik ve toplumsal yapıları boydan boya kat eder, yol u¨stu¨nde dirençle karşılaşır ve kurumları yerinden eder. Tu¨m bu sanat biçimlerinde ve her tu¨rlu¨ mimarlıkta geleneksel -kuramsal, felsefi, ku¨ltu¨rel- kabulleri dekonstru¨ksiyona uğratmak için yerinden edilmesi gereken ‘katı’ yapılardır, yalnızca maddi yapılar oldukları için değil, ku¨ltu¨rel, pedagojik, politik ve ekonomik yapılar olmaları anlamında da katı oldukları için. Ve dekonstru¨ksiyonun (bu terimi kullanmam uygunsa eğer) hedef tahtasında olan tu¨m o kavramlar, teoloji, duyulur olanın anlaşılır olana tabiyeti ve bunun gibi bu¨tu¨n bu kavramlar ‘dekonstru¨ktif mimarlık’a dönu¨şmek amacıyla bilfiil yerinden ediliyorlar. Yani dekonstru¨ktif mimarlık beni gitgide daha çok ilgilendiriyor, teknik olarak yetkin olmasam da.”
Yorum bulunamadı